teleskop teknolojisinin ilerlemesiyle beraber, gökbilimcilerin Mars’ta yaşam bulma umutları azaldı. Ancak 20. asırın ortalarında, Mars’ın mevsimsel farklılıklarınden kaynaklanan büyük ölçekli değişimler ile ilgili ciddi münakaşalar yaşandı. 1960’larda NASA’nın Mariner 4 ve sonrasında Mariner 9 gibi uzay vasıtalarıyla Mars’a gliderilen fotoğraflar, Mars’ın atmosferinin çok ince bulunduğunu ve yüzeyinin kupkuru ve krater dolu bulunduğunu gözler önüne serdi. Ancak bu zamanştırmalar, Mars’ın işlemişinde suyun zenginliğina dair kanıtlar bulmaya başladı. Yapılan keşifler, Mars’ın yüzeyinde kurumuş nehir yatakları ve göl fosilleri gibi suyun izlerini ortaya çıkardı. Bu keşifler, Mars’ın suyunun büyük bir bölümünün uzaya buharlaşarak ortadan kalktığınu, geri kkısmının ise gezegenin kutupları ve kabuğunda bulunduğunu gözler önüne serdi. Ancak, bu suyun ne kadarının nereye gittiği hala bir gizem olarak kalabilmektedir. Eicher, bu keşiflerin Mars’ın su tarihini ve gezegenin gizemlerini aydınlatmaya devam ettiğini vurguladı.